İkili Hukuk

Hukukta İkili Hukuk Sistemi: Kavramı, Uygulamaları ve Tarihsel Örnekleri

Giriş

Hukuk sistemleri, toplumların tarihsel, kültürel ve siyasal birikimlerinin bir sonucu olarak şekillenir. Bu sistemlerin biçimlenmesinde zaman zaman birden fazla hukuki düzenlemenin aynı anda varlık gösterdiği yapılar ortaya çıkabilir. Bu tür durumlar, literatürde ikili hukuk sistemi (dual legal system) olarak adlandırılmaktadır. Bu yazıda, ikili hukuk sisteminin ne olduğu, nasıl işlediği ve hem dünya genelinden hem de Türkiye tarihinden örneklerle nasıl uygulandığı detaylı biçimde ele alınacaktır.

İkili Hukuk Sistemi Nedir?

İkili hukuk sistemi, aynı siyasi sınırlar içerisinde iki farklı hukuk düzeninin veya yargı sisteminin eş zamanlı olarak varlık göstermesi durumudur. Bu sistem, bir devletin farklı gruplara ya da coğrafi bölgelere farklı hukuk kuralları uygulamasına izin verir. Bu farklılıklar çoğunlukla din, etnik köken, coğrafi yapı veya tarihsel ayrıcalıklara dayanır.

İkili hukuk sistemi genellikle aşağıdaki biçimlerde ortaya çıkabilir:

  • Kişilere göre farklı hukuk: Aynı devlette farklı etnik, dini ya da sosyal gruplara farklı hukuk kurallarının uygulanması.
  • Bölgelere göre farklı hukuk: Ülkenin bazı bölgelerinde farklı yasal sistemlerin geçerli olması.
  • Resmî ve geleneksel hukuk birlikteliği: Modern (pozitif) hukuk ile geleneksel (örfi, dini) hukukun birlikte işlemesi.

Dünya Hukuk Tarihinden Örnekler

1. Britanya İmparatorluğu’nda Kolonyal İkili Hukuk

İngiliz sömürgeciliği döneminde Hindistan, Nijerya ve Kenya gibi birçok bölgede, İngiliz hukuk sistemi yerli hukukla birlikte uygulanmıştır. Bu ülkelerde sömürgeciler kendi yurttaşlarına İngiliz hukukunu uygularken, yerli halka genellikle geleneksel (örfi) hukuk uygulanmaya devam edilmiştir. Bu, klasik anlamda bir ikili hukuk düzeni örneğidir.

2. Güney Afrika’da Apartheid Dönemi

1948-1994 yılları arasında Güney Afrika’da uygulanan apartheid rejimi çerçevesinde beyazlar ve siyahlar için farklı yasal sistemler yürürlükteydi. Beyaz nüfusa medeni hukuk uygulanırken, siyah nüfus üzerinde geleneksel (yerel) liderlerin yönettiği ayrı bir hukuk düzeni yürütülmekteydi.

3. İslam Hukuku ile Modern Hukukun Paralelliği

Pakistan, Endonezya ve Sudan gibi bazı İslam ülkelerinde şeriat kuralları ile modern (pozitif) hukuk sistemleri bir arada işlemektedir. Özellikle aile hukuku gibi alanlarda şeriat kurallarına göre işlem yapılırken, ticaret hukuku gibi alanlarda ise Batı’dan alınan kodlar kullanılmaktadır.

4. İsrail’de Din Temelli İkili Sistem

İsrail hukuk sistemi, kişisel statü hukuku (evlenme, boşanma vb.) konularında dini otoriteleri yetkili kılmaktadır. Yahudi, Müslüman, Hristiyan ve Dürzi cemaatlere kendi dini hukuklarına göre işlem yapma hakkı tanınmaktadır. Ancak ceza ve ticaret gibi alanlarda seküler hukuk sistemi uygulanmaktadır.

Türkiye’de İkili Hukuk Sistemine Dair Tarihsel Örnekler

1. Osmanlı Döneminde Şer’i ve Örfi Hukuk

Osmanlı İmparatorluğu’nda ikili hukuk sistemi, klasik bir örnektir. Burada:

  • Şer’i hukuk: İslam dinine dayalı ve kadılar tarafından uygulanan hukuk sistemiydi.
  • Örfi hukuk: Devletin seküler işleyişi açısından gerekli görülen, padişah fermanları ve törelere dayalı hukuk kurallarıydı.

Bu iki hukuk sistemi bir arada var olmuş, çoğu zaman kadılar hem şer’i hem örfi hukuku uygulamakla görevli olmuşlardır.

2. Tanzimat Dönemi Reformları

1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı ile birlikte Osmanlı tebaası arasında eşitliğin sağlanması hedeflenmiş, gayrimüslimlerin de devlet sistemine daha fazla entegre edilmesi amacıyla yeni hukuk düzenlemeleri yapılmıştır. Bu dönemde, gayrimüslim cemaatler kendi dini hukuklarını uygulamaya devam etmişlerdir. Bu da dini temelli bir ikili hukuk yapısının varlığını sürdürdüğünü göstermektedir.

3. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Hukuk Reformları

1926 yılında Medeni Kanun’un kabulü ile birlikte, din temelli hukuk sistemine son verilmiş ve tek hukuk sistemioluşturulmuştur. Ancak, geçiş sürecinde bazı bölgelerde geleneksel uygulamalar (örneğin töre cinayetleri, berdel gibi uygulamalar) uzun süre etkisini sürdürmüştür. Bu durum, resmî olmayan biçimde bir uygulama düzeyinde ikili hukukdurumuna yol açmıştır.

Günümüzde İkili Hukuk Sisteminin Türkiye’deki Yansımaları

Modern Türkiye Cumhuriyeti hukuk sistemi üniter bir yapıya sahip olup, anayasa gereği tüm yurttaşlar için tek ve eşit hukuk düzeni geçerlidir. Ancak uygulamada, bazı sosyo-kültürel farklılıklar nedeniyle zaman zaman:

  • Geleneksel kuralların yerel düzeyde etkisini sürdürmesi,
  • Kadına yönelik şiddet, miras paylaşımı gibi alanlarda dini ya da örfi kuralların gözetilmesi,
  • Bazı tarikat veya cemaat yapılarının kendi iç hukukunu gayriresmî biçimde uygulamaya çalışması,

gibi durumlar gözlemlenebilir. Bu vakalar anayasal düzeyde kabul görmemekle birlikte, de facto ikili hukuk uygulamaları olarak değerlendirilmekte ve hukuki, sosyolojik tartışmalara konu olmaktadır.

Sonuç

İkili hukuk sistemi, tarih boyunca çok farklı coğrafyalarda farklı gerekçelerle uygulanmıştır. Din, etnisite, sömürgecilik ya da geleneksel yapılar gibi birçok unsur, aynı devlet içinde birden fazla hukuk düzeninin oluşmasına neden olmuştur. Türkiye, Osmanlı mirasından gelen bu yapıyı Cumhuriyetle birlikte ortadan kaldırmış ve üniter, laik ve eşitlikçi bir hukuk sistemini benimsemiştir. Ancak uygulama düzeyinde hâlâ kültürel farklılıkların hukuki süreçleri etkileyebildiği gözlemlenmektedir. Bu durum, hukukun yalnızca yazılı metinlerden değil, aynı zamanda toplumsal pratiklerden de beslendiğini göstermektedir.


Kaynakça

  • Arslan, Z. (2001). Hukuk Sosyolojisi. Siyasal Kitabevi.
  • Ökçesiz, H. (2012). Hukuk Devleti ve Hukukun Üstünlüğü. Seçkin Yayıncılık.
  • Hallaq, W. B. (2005). The Origins and Evolution of Islamic Law. Cambridge University Press.
  • Mamdani, M. (1996). Citizen and Subject: Contemporary Africa and the Legacy of Late Colonialism. Princeton University Press.
  • T.C. Anayasası, 1982.
  • Tanzimat ve Islahat Fermanları metinleri.

Türkiye’de Neden İkili Hukuk Sistemi Olmamalı

Günümüz Türkiye’sinde anayasal ve yasal düzenlemeler bakımından ikili hukuk sistemi uygulanmamaktadır. Türkiye, üniter devlet yapısına sahip olup, anayasal düzeyde tek hukuk sistemine sahiptir. Bu sistemin temel özellikleri laiklik, hukukun üstünlüğü, eşitlik ve yargı birliğidir. Ancak bazı sosyal veya kültürel alanlarda uygulamada fiili farklılıklargözlemlenebilmekte, bu da zaman zaman ikili hukuk izlenimi yaratabilmektedir. Aşağıda bu konuyu anayasal, yasal ve pratik düzeyde detaylı olarak inceleyelim.


1. Türkiye’de İkili Hukuk Sisteminin Anayasal Açıdan Mümkün Olmaması

A. Anayasa’nın 2. Maddesi: Cumhuriyetin Nitelikleri

“Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına dayanan, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Bu madde, hukuk devleti ve laiklik ilkeleriyle birlikte, Türkiye’de din, etnisite ya da coğrafi farklılıklara göre ayrı hukuk sistemlerinin kurulmasına anayasal düzeyde izin vermez. Hukukun tekliği esastır.

B. Anayasa’nın 10. Maddesi: Eşitlik İlkesi

“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”

Bu madde uyarınca tüm yurttaşlar tek ve aynı hukuk kurallarına tabiidir. Hukukun kişilere veya gruplara göre ayrılması, eşitlik ilkesine aykırıdır.

C. Anayasa’nın 138. Maddesi: Hâkimlerin Bağımsızlığı ve Yargı Birliği

“Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”

Yargı yetkisi, birden fazla hukuk sistemine göre değil, tek bir anayasa ve kanun sistemine dayanır.


2. Yasal Düzenlemeler Açısından Yargı Birliği ve Hukuk Sistemi

A. Yargı Birliği İlkesi

Türkiye’de Askerî yargı 2017 anayasa değişikliğiyle kaldırılmış, böylece tamamen sivil ve birleştirilmiş bir yargı sistemi oluşturulmuştur. Türkiye’de artık askeri-sivil ayrımı da dahil olmak üzere ikili yargı sistemine izin veren hiçbir yasal yapı mevcut değildir.

B. Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nun Tekliği

Türkiye’de evlenme, boşanma, miras gibi kişisel statü alanlarında da tek bir medeni hukuk geçerlidir. Dini kurallar veya cemaat temelli düzenlemeler hukuken tanınmaz. Ceza hukukunda da tüm bireyler için aynı Ceza Kanunu hükümleriuygulanır.


3. Fiilî Durum: Uygulamada İkili Hukuk Görünümüne Yol Açabilecek Unsurlar

A. Yerel Gelenekler ve Örfî Kurallar

Doğu ve Güneydoğu Anadolu gibi bazı bölgelerde, töre, aşiret yapıları veya dini inanç temelli uygulamalar, zaman zaman mahkemeye gitmeden sorun çözme biçimi olarak kullanılmaktadır (örneğin töre evliliği, berdel, kan davası barıştırma gibi). Ancak bu uygulamalar hukuki değil, gayriresmî ve yasadışı kabul edilmektedir.

B. Tarikat ve Cemaat Yapıları

Bazı dini gruplar veya cemaatler, üyeleri arasında kendi iç işleyişlerine göre kurallar koyabilmekte, örneğin evlenme veya boşanma gibi meselelerde kendi kanaat liderlerine başvurulabilmektedir. Ancak bu yapıların kararları hukuken bağlayıcı değildir ve devlet tarafından tanınmaz.

C. Toplumdaki Algı: Dinî Nikâh – Resmî Nikâh Ayrımı

Toplumda yaygın olan dini nikâh uygulaması da bazı çevrelerde ikili hukuk algısı yaratabilmektedir. Ancak Türk Medeni Kanunu’na göre yalnızca resmî nikâh geçerli olup, dini nikâh tek başına yasal bir evlilik sayılmaz ve hiçbir hukukî sonuç doğurmaz.


4. Türkiye’de Tek Hukuk Sisteminin Yasal Kaynakları

Temel Yasal Belgeler:

  • 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
  • Türk Medeni Kanunu (4721 sayılı Kanun)
  • Türk Ceza Kanunu (5237 sayılı Kanun)
  • Ceza Muhakemesi Kanunu (5271 sayılı Kanun)
  • Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun)
  • Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay içtihatları

Tüm bu düzenlemeler, tek bir hukuk sistemi çerçevesinde yürütülmekte ve herhangi bir gruba, kişiye veya bölgeye ayrıcalıklı bir hukuk uygulanmasına izin verilmemektedir.


Sonuç

Günümüz Türkiye’sinde ikili hukuk sistemi yasal ve anayasal olarak uygulanmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti, üniter ve laik bir devlettir. Tüm yurttaşlar için eşit, tek ve merkezi hukuk kuralları geçerlidir. Her ne kadar yerel düzeyde kültürel veya dinsel temelli bazı uygulamalar fiilen varlığını sürdürüyor olsa da bunlar hukuki meşruiyete sahip değildir ve yasalarla çeliştiği durumlarda yaptırımla karşılaşmaktadır. Türkiye’nin hukuk sistemi bu yönüyle tekli ve yeknesak bir yapıya sahiptir.

Günümüz Türkiye’sinde Muhalefetin “İkili Hukuk” Eleştirileri

Günümüz Türkiye’sinde muhalefet partileri ve çeşitli sivil toplum aktörleri, yargı sisteminin tarafsızlığını sorgulamakta ve iktidara yakın kesimlerle muhalefet arasında farklı muamelelerin yapıldığını iddia etmektedirler. Bu durum, “ikili hukuk” uygulaması olarak nitelendirilmektedir.

1. Siyasallaşan Yargı ve Muhalefete Yönelik Yargılamalar

Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında açılan davayı, muhalefeti sindirme amacı taşıyan bir girişim olarak değerlendirmektedir. Kalkandelen, Kılıçdaroğlu’nun ifadelerinin siyasi eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, ancak yargının bu eleştirileri cezalandırma aracı olarak kullandığını belirtmektedir . (Zülal Kalkandelen: Siyasallaşan yargı ve iktidar oyunları)

2. Kürt Siyasetine Yönelik Yargı Uygulamaları

Eski BDP milletvekili Aysel Tuğluk, Kürt siyasetçilere yönelik yargılamaların, ikili hukuk sisteminin bir göstergesi olduğunu ifade etmektedir. Tuğluk’a göre, özel yetkili mahkemeler ve Terörle Mücadele Kanunu, Kürt siyasetçileri hedef alan siyasi yargılamaların temelini oluşturmaktadır (ANF | Tuğluk: İkili hukuk sistemi yürürlükte).

3. Yargının Siyasallaşması ve Partizanlaşma

Evrensel gazetesi yazarı İhsan Çaralan, yargıdaki partizanlaşmanın, aynı yasalardan farklı sonuçlar çıkarılmasına neden olduğunu ve bu durumun yargının bağımsızlığına zarar verdiğini belirtmektedir (İki davanın aynasında yargıdaki partizanlaşma! – İhsan Çaralan – Evrensel).

4. İkili Devlet ve İkili Yargı Teorisi

Anayasa hukukçusu Levent Köker, Türkiye’deki yargı sistemini, Ernst Fraenkel’in “ikili devlet” teorisiyle açıklamaktadır. Köker, yargının hem hukuk devletini hem de tedbir devletini temsil eden kararlar aldığını ve bu durumun yargının çelişkili bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir (Levent Köker ile Hukuk ve Demokrasi (33): “İkili devletin ikili yargısı” – Medyascope).

5. Yargının İktidarın Aracı Haline Gelmesi

Komite Dergisi’nde yayımlanan bir analizde, yargının iktidarın sopası haline geldiği ve muhalefeti bastırma aracı olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir. Bu analizde, muhalif avukatlara yönelik baskılar ve baroların bölünmesi gibi uygulamalar, yargının siyasallaşmasının örnekleri olarak gösterilmektedir (İktidarın Sopası Yargı – Komite Dergisi).

6. Çoklu Baro Uygulaması ve Yargının Kontrolü

Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller, çoklu baro uygulamasını, iktidarın yargı üzerindeki kontrolünü artırma çabası olarak değerlendirmektedir. Güller’e göre, bu uygulama, muhalif baroları bölerek yargının bağımsızlığını zayıflatmayı amaçlamaktadır (Mehmet Ali Güller: AKP’nin hedefi: İkili hukuk düzeni).

7. Yargıya Güvenin Azalması ve Siyasi Müdahaleler

Adana Barosu Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, yargının siyasi iktidar tarafından yönlendirildiğini ve bu durumun yargıya olan güveni azalttığını belirtmektedir. Çıtırık, yargının bağımsızlığının sağlanması için siyasi müdahalelerin son bulması gerektiğini vurgulamaktadır (Siyasi iktidar yargıya ayar veriyor – Evrensel).


Bu değerlendirmeler, muhalefet ve bazı hukukçuların, Türkiye’de yargının tarafsızlığını yitirdiği ve iktidara yakın kesimlerle muhalefet arasında farklı muamelelerin yapıldığı yönündeki endişelerini yansıtmaktadır. Bu durum, hukukun üstünlüğü ilkesinin zedelenmesine ve demokratik hukuk devleti anlayışının sorgulanmasına neden olmaktadır.

© 2025, Bedri Yılmaz.

BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International

Tüm hakları saklıdır! İçeriği izinsiz kullanmayınız!

Content Protection by DMCA.com

Leave a reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back to site top