Narsisistik Kişilikte Karalama ve İftira Örüntüleri

Hipotetik Vaka: 50 Yaşındaki Kadının Psikolojik Analizi

Vaka Özeti

Bu vakada, elli yaşlarında, özel bir kolejde okumuş ancak üniversite eğitimi almamış bir kadın söz konusudur. Gençliğini dar ve kapalı bir sosyal çevrede, radikal bir dünya görüşüne sahip insanlar arasında geçirmiştir. Yakın arkadaş çevresi tamamen bu radikal ve kapalı grubun içinden oluşmuş, ergenlik döneminden itibaren (yaklaşık 15 yaşından başlayarak) farklı dünya görüşlerine sahip insanlarla pek teması olmamıştır. Bu kısıtlı çevrede, kadın kendini hep ön planda hissetmiş ve öyle kalmak için çaba harcamıştır. Öne çıkamadığı durumlarda adeta kimliksiz kaldığını hissetmekte; kendi kişiliğini, çevresinde takdir görüp ön planda olma gerekliliğiyle özdeşleştirmektedir.

Kişisel iletişimlerde, kendisini çok zeki biri olarak tanımlamakta ve kimsenin onu kandıramayacağını iddia etmektedir. Çevresindeki insanları kendi değer yargılarına göre etiketleme eğilimindedir: Örneğin, kendince “yetersiz” gördüğü kişilere alaycı veya aşağılayıcı lakaplar takmakta (“sakat adam”, “zeki olmayan adam”, “saf adam” gibi) ve başkalarını küçümseyerek kendini aşırı değerli görme tutumu sergilemektedir. Yakınında bir başkasının övüldüğünü duyduğunda, hemen o kişiyi küçük düşürüp kendisinin ondan daha üstün olduğunu vurgulamaya çalışır. Bu tavır, övgü ve takdir ihtiyacının ne denli güçlü olduğunun bir göstergesidir.

Kadının dikkat çeken bir diğer yönü, kontrol dışı gelişen olayları kişisel bir saldırı gibi algılamasıdır. Kendi isteği ve yönlendirmesi dışında gelişen ufak tefek hadiseleri bile kendisine yapılmış kasıtlı hareketler olarak değerlendirip orantısız öfke tepkileri vermektedir. Defalarca kez şiddetli öfke patlamaları (tabiri caizse sinir krizi derecesinde) yaşadığı görülmüştür. Bu krizler belli bir konuya özgü olmayıp, ne zaman bir şey kendi planladığı ve onayladığı biçimde gitmezse tetiklenmektedir. Öfke patlamasının ardından, kızgınlığını hedefe yöneltme ve misilleme davranışları da sergiler. Yani, sözünü dinlemeyen veya arzusu dışında hareket eden kişiye karşı hemen düşmanca bir tutum alır.

Bu düşmanca tepki bir seferlik değildir; tekrarlayan bir kalıptır. Örneğin, hedef aldığı kişi bir kadınsa, onun hakkında çevrede iftira niteliğinde asılsız söylentiler yaymaya başlar – kadının namusuna laf getirecek yalanlar üretir. Bu iftiraları desteklemek için “başkalarından da duydum” diyerek hayali tanıklar öne sürer, böylece kendi uydurduğu yalanı güya birkaç kişiden daha duymuş gibi göstererek inandırıcılığını artırmaya çalışır. İlk iftira kampanyası başarılı olmazsa yılmadan yenisini uydurur ve hedefini yıpratana kadar bu karalama kampanyasını sürdürür. Dışarıdan onu iyi tanımayan kişiler, bu anlatılan yalanlardan etkilenebilir; kadın böylece bazı insanları manipüle ederek hedef aldığı kişiye karşı bir mobbing ortamı yaratır. Kendisini eleştirmeyen veya gerçek yüzünü bilmeyen bu insanlardan oluşan küçük bir koalisyon kurup, onlara kendisini son derece akıllı, aktif, mantıklı ve mükemmel biri olarak, ayrıca savunduğu radikal değerlerin hararetli bir savunucusu olarak tanıtır.

Ne var ki, savunduğunu iddia ettiği o değerler aslında yalan söylemeyi, iftira atmayı, başkalarını değersizleştirmeyi yasaklayan ahlaki ilkeleri içerir. Kadın ise, yalnızca kendi isteklerine boyun eğmeyen insanlardan intikam almak uğruna, bu değerlerin tam tersine davranışlar sergilemektedir. Kalabalık bir grup içinde, grupça önem verdikleri değerlere dair bir konu geçtiğinde, kadın yüksek sesle ağlayıp bağırarak aşırı tepkiler gösterebilmekte, “Böyle yapılmaz, kabul edilemez!” diyerek sahne yaratmaktadır. Bu dramatik tepkiler, o radikal grubun gözünde ne kadar vazgeçilmez ve ön planda biri olduğunu göstermeye yöneliktir. Adeta rol yaparcasına sergilediği bu krizlerle, grubun takdirini toplamaya ve kendisini “en sadık, en değerli üye” olarak ispat etmeye çalışır. Bu davranışları bilinçli bir manipülasyon mu yoksa gerçekten öyle hissettiği için mi yaptığı belirsizdir; rolünün farkında olup olmadığı net değildir.

Son olarak, bu kadın yalanlarının veya iftiralarının yüzüne vurulduğu durumlarda sorumluluğu inkâr eder. “Ben duydum, bana da öyle söylediler” diyerek aslında kendi yaydığı söylentiden geri çekilmeye çalışır. İftira atarken var olduğunu iddia ettiği “dört şahidin” ismini asla vermez; ancak yalanı ortaya çıkınca “Ben söylemedim, zaten herkes öyle diyor” diyerek suçu üzerinden atar. Görünen o ki ne kadar çok hayalî tanık gösterirse, yakalanmaktan o kadar kurtulacağına inanmakta ve hesap verebilirlikten sürekli kaçmaktadır.

Psikolojik Değerlendirme

Yukarıdaki vakadan yola çıkarak, bu kadının davranış ve tutumları belirli bir kişilik örüntüsüne işaret etmektedir. Özellikle, sergilediği özellikler ve tepkiler, Narsisistik Kişilik Bozukluğu kavramıyla büyük ölçüde örtüşmektedir. Kişilik bozukluğu düzeyinde olmasa bile, kuvvetli narsisistik kişilik özellikleri gösterdiği söylenebilir. Ayrıca, bazı davranışları histrionik (dikkat çekmek için dramatik tepkiler) ve paranoid (olayları kişisel saldırı olarak algılama) eğilimler de barındırmaktadır. Aşağıda, bu vakadaki davranışların olası psikolojik açıklamaları ve temelleri incelenmiştir.

Kişilik Özellikleri ve Olası Tanı: Narsisizm ve İlgili Eğilimler

Vakada tanımlanan kadında, narsisistik kişilik özellikleri belirgin biçimde görülmektedir. Narsistik kişilerde tipik olan şekilde, kendisini aşırı derecede önemli ve üstün görme, sürekli hayranlık ve ilgi beklentisi içinde olma ve çevresindeki insanlarda empati yoksunluğu dikkat çekmektedir . Gerçekten de, kendisini herkesin önünde konumlandırmaya çalışması, başkalarını “yetersiz, aptal, değersiz” gibi sıfatlarla küçümsemesi ve her durumda haklı çıkma çabası bu özelliklere örnektir. Narsisistik kişilik bozukluğunun kriterleri arasında sayılan birçok davranış onda gözlenebilir:

  • Kendini üstün görme ve özel hissetme: Kendi anlatımlarında da sık sık ne kadar zeki olduğundan bahsetmesi, kimsenin onu kandıramayacağını iddia etmesi bu grandiyöz kendilik algısının yansımasıdır. Narsistler başkalarına göre kendilerini dünyanın merkezinde görme eğilimindedir . Bu vakada da kadın, ancak ön planda olduğu sürece bir kimliğinin olduğunu hissediyor; adeta varoluşunu “üstün ve önde olma” şartına bağlamış durumdadır.
  • Sürekli onay ve övgü ihtiyacı: Başkaları övüldüğünde rahatsız olup övülen kişiyi değersizleştirmeye çalışması, kendi değerini sürdürebilmek için her zaman takdir görmek istediğine işaret eder. Narsist bireyler sürekli övgü ve ilgi bekler, eleştiriye ise kapalıdır . Övgü alamadığı veya ikinci plana düştüğü anlarda öfke patlaması yaşaması, bu aşırı onay ihtiyacının sonucudur.
  • Empati eksikliği ve başkalarını istismar: Kadının başkalarının itibarını hiçe sayarak iftira atabilmesi, onların duygularını veya itibar zararını umursamadan yalnızca kendi amacına odaklanması empati yapamadığını gösterir. Narsist kişiler başkalarının duygularını anlamakta isteksizdir ve çoğunlukla çıkarları için insanları kullanırlar . Bu vakada da, kadın çevresindekileri ya kendine hayran destekçiler ya da düşmanlar olarak görmektedir. İstediğini yapmayan “düşman” kategorisindeki kişilere acımasızca saldırırken, etrafında tuttuğu destekçilerini de aslında kendi imajını besleyen araçlar olarak kullanmaktadır.
  • Kibir ve kendini haklı görme: Her durumda haklı olduğuna inanması, en ufak hatasını kabul etmemesi, özür dilememesi dikkat çekicidir. Narsist bireyler hata yaptıklarını düşünmez, özür dilemeye yanaşmazlar; onlar için pişmanlık bir zayıflık işaretidir . Vakada da kadın, iftiraları ortaya çıksa bile “Benim suçum yok, ben öyle duydum” diyerek özür dilemek veya sorumluluk almak yerine suçu inkâr etmektedir. Bu durum narsistlerin sık kullandığı bir savunma olan inkâr ve suçu başkasına yükleme eğilimine örnektir .
  • Başkalarını değersizleştirme (devalüasyon) ve kıskançlık: Etrafta birisi takdir edildiğinde onu kötüleyip kendini yüceltmesi, aslında başkalarının başarısını hazmedememe ile ilgilidir. Narsist kişiler çoğu zaman başkalarını kıskanır veya onların kendisini kıskandığına inanır; takdiri hak eden sadece kendileri olsun isterler . Bu vakadaki kadın da, başkalarına yönelen övgüyü kendi değerine bir tehdit gibi algılayıp övgü alan kişiyi aşağı çekmeye çalışır. Bu davranış narsistlerin devalüasyon mekanizması ile uyumludur: Kendi üstün konumunu korumak adına çevresindekilerin değerini düşürürler .

Toplu olarak değerlendirildiğinde, kadının profili Narsisistik Kişilik Bozukluğu (NKB) belirtileriyle büyük ölçüde örtüşmektedir. DSM-5 tanı ölçütlerinde narsisistik kişilik bozukluğu, büyüklük duyguları (grandiyözite), sınırsız başarı/güç fantezileri, özel ve eşi bulunmaz olduğu inancı, aşırı beğenilme ihtiyacı, hak sahibi olma duygusu, empati yoksunluğu, başkalarını kıskanma veya kendisinin kıskanıldığına inanma, arrogant/kibirli davranışlar gibi özelliklerle tanımlanır . Vakadaki davranışlar bu özelliklerin birçoğunu sergilemektedir.

Buna ek olarak, kadında Histrionik Kişilik özellikleri de kısmen gözlemlenebilir: Özellikle kalabalık önünde aşırı dramatik tepkiler vererek ilgi çekme çabası (ağlama, bağırma sahneleri) histriyonik bir dikkat çekme ihtiyacını andırmaktadır. Ancak bu tepkiler aynı zamanda narsisistik motivasyonla (grubun gözünde değer kazanma) örtüştüğü için, bu durumu “narsisistik birinin dikkat çekmek için dramatize etmesi” şeklinde yorumlamak daha doğru olabilir. Paranoid eğilimler de göz ardı edilmemelidir: Kişinin çevresindeki normal olayları bile kendine yönelik bir tehdit gibi algılaması, herkesten kuşkulanıp savunmaya geçmesi paranoid düşünce örüntülerine benzemektedir. Narsisistik kişiler eleştiri veya kontrol kaybını bir saldırı gibi algılayabilir ve bu durumda paranoid tepkiler verebilirler. Dolayısıyla vakadaki kişinin narsisizme ek olarak zaman zaman paranoid yorumlar yaptığı söylenebilir (örneğin “Herkes bana karşı birleşti” hissine kapılma potansiyeli).

Davranışsal Paternler: Öfke Patlamaları ve Savunma Mekanizmaları

Vaka notlarında kadının tipik tepkisi şöyle özetlenebilir: Kendi kontrolü veya isteği dışında gelişen bir olay = > Kişisel bir hakarete uğramış gibi hissetme = > Yoğun öfke patlaması (narsisistik öfke) = > Hedef kişiye yönelik saldırı ve karalama kampanyası (misilleme). Bu döngü, narsisistik kişilik yapısının iyi bilinen bir özelliğine işaret eder: Narsisistik incinme (narcissistic injury) ve bunu takip eden narsisistik öfke tepkisi.

Narsisistik incinme terimi, bir narsist bireyin büyüklük algısına bir tehdit hissetmesi durumunu tanımlar . Bu tehdit, eleştirilmek, reddedilmek, istediği ilginin verilmemesi gibi durumlar olabilir . Vakamızda, kadının istemediği bir durumun gerçekleşmesi (yani kontrol kaybı yaşaması) onun için kabul edilemez bir durumdur – bunu kendi üstün konumuna bir meydan okuma olarak algılar. Bu algılanan incinme sonucunda yoğun bir öfke ve saldırganlık ortaya çıkar. Narsisistik öfke, kişinin kırılgan benlik saygısını tehdit eden olguya karşı geliştirdiği orantısız kızgınlıktır . Literatürde, narsistlerin en ufak bir eleştiriyi bile aşağılama veya yenilgi hissiyle deneyimleyip şiddetli tepki verebileceği belirtilmiştir . En küçük eleştiri bile anlaşmazlığa, çatışmaya ve saldırgan davranışa dönüşebilir ifadesi tam da bunu vurgular .

Kadının öfke krizleri sırasında ve sonrasında kullandığı savunma mekanizmaları da dikkat çekicidir:

  • İnkâr ve suçlama: Yaptığı hatayı veya söylediği yalanı asla kabul etmeyip inkar etmesi, bunun yerine “başkaları söyledi, ben sadece duydum” diyerek suçu dışsallaştırması, klasik bir inkâr ve yansıtma mekanizmasıdır. Narsist kişiler hatalarını kabul etmeye çok dirençlidir ve suçu başkalarında bulma konusunda adeta uzmandırlar . Kendi eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmek yerine, gerçeği çarpıtarak karşısındakini suçlu göstermeye çalışırlar. Vakada da kadın, iftiraları ortaya çıktığında “aslında ben söylemedim, herkes böyle biliyor” diyerek gerçeği saptırmakta ve sorumluluktan kaçmaktadır.
  • Projeksiyon (yansıtma): Kendi yaptığı olumsuz davranışları başkalarına mal etme şeklinde görülür. Örneğin, kendisi yalan söyleyip iftira atarken karşı tarafı “yalancı” olmakla suçlayabilir. Narsist bireyler sıklıkla kendi kusurlarını çevrelerindeki insanlara yansıtırlar. Bu vakada, kadının “ben çok zekiyim, kimse beni kandıramaz” derken aslında başkalarını kolaylıkla kandırabileceğine inandığı ve yalan söyleme becerisini örtük biçimde övdüğü bile düşünülebilir. Yalan yakalandığında da “iftira atan ben değilim, onlar bana söyledi” diyerek suçu hayalî üçüncü kişilere atmaktadır. Bu durum, narsistin gerçekliği çarpıtıp karşı tarafı suçlu hissettirmeye çalışması (gaslighting) ile de ilişkili bir stratejidir .
  • Değersizleştirme: Narsisistik incinme yaşayan bireyler, kendilerini tehdit eden kişiyi veya şeyi gözlerinde değersizleştirerek kendi üstünlüklerini yeniden tesis etmeye çalışırlar . Kadının, kendisine boyun eğmeyen insanları hemen “akılsız, aptal, değersiz” diye etiketlemesi, öfkelendiği kişiye karşı ağır ithamlarla onun itibarını yok etmeye çalışması bu mekanizmanın işlevidir. Bu sayede, “ben ondan üstünüm, çünkü o aslında çok kötü/ahlaksız/aptal biri” diyerek kendi ego bütünlüğünü korur.
  • Narsisistik saldırganlık ve intikam: Vakada açıkça görülen bir diğer davranış, kadının öfke duyduğu kişilere karşı planlı bir karalama kampanyası yürütmesidir. Bu, narsistlerin başvurduğu agresif stratejilerden biridir. Literatürde “narsisistik smear kampanyası” (karalama kampanyası) olarak bilinen bu davranış, narsist kişinin kendini kurban gibi gösterip hedef aldığı kişiyi gözden düşürmek için sistematik yalanlar yayması şeklinde tanımlanır . Genellikle bir intikam arzusu ile tetiklenir: Narsist, gururunu inciten veya kontrolünden çıkan birine karşı “nasıl cüret eder?” duygusuyla hareket eder ve o kişiyi sosyal çevrede itibarsızlaştırmaya girişir . Bu vakada, kadının iftiraları tam da böyle bir intikam güdüsüyle beslenmektedir. Karalama kampanyaları kasti, ısrarlı ve hesaplanmış olur; narsist, yalanlarının inandırıcılığını artırmak için başka insanları da işin içine çekmeye çalışır . Kadının “dört kişiden duydum” diyerek hayalî tanıklar uydurması, tam olarak bu tür bir manipülasyondur. Ayrıca, ilk iftirayla amacına ulaşamazsa pes etmeyip yeni hikâyeler üretmesi, ısrarcı ve amaca yönelik bir saldırganlık sergilediğini gösterir . Bu durum, narsist bireylerin karşılarındakini yıpratmak için ne denli ileri gidebileceklerine dair bir örnektir.
  • Dramatizasyon ve dikkat çekme: Grup içinde ağlama, bağırma şeklinde “sahne yapma” davranışı ise bir tür histriyonik savunma veya manipülasyon olarak görülebilir. Narsist kişi burada grubun değerlerini savunma kisvesi altında aslında kendi önemini vurgulamaya çalışmaktadır. Dramatik bir kurban rolü oynayarak (“Bu yapılan değerlerimize ihanet, dayanamıyorum” gibilerinden) hem ilgiyi üstüne çeker hem de grubun gözünde erdemli bir konum elde etmeye çalışır. Bu bir bakıma kendini aklama ve yüceltme taktiğidir: Çok kuvvetli tepkiler vererek “en doğru, en sadık kişi benim” mesajı iletir. Bu davranış bilinçli bir oyun da olabilir, gerçekten kendini kaybetmesi de. Ancak vakadaki tutarlılık (her seferinde benzer şekilde öne çıkması) bunun bilinçli veya yarı-bilinçli bir yöntem olabileceğini düşündürmektedir.

Olası Gelişimsel Nedenler ve Çevresel Etkenler

Bu denli belirgin narsisistik özelliklerin ve davranış kalıplarının nasıl gelişmiş olabileceğine dair çeşitli teorik açıklamalar bulunmaktadır. Vakanın ipuçlarına dayanarak birkaç olası nedeni değerlendirelim:

  • Kapalı ve radikal çevrede yetişme: Kadının ergenlik çağından itibaren farklı görüşlere kapalı, homojen bir topluluk içinde yaşaması, onun dünya görüşünü ve benlik algısını tek boyutlu bir biçimde şekillendirmiş olabilir. Sürekli aynı ideolojiyi paylaşan insanlar arasında olmak, kendisini bu ideolojiyle özdeşleştirmesine yol açmıştır. Eğer bu radikal grup kendilerini “özel ve üstün bir misyon” taşıyor olarak görüyorsa, kadın da bu üstünlük duygusunu içselleştirmiş olabilir. Yani, ait olduğu grubun “haklı ve üstün” olduğuna dair inanç, kendi kişisel üstünlük hissiyle birleşmiş durumdadır. Farklı çevrelere açık olmayınca, empati yeteneği ve bakış açısı esnekliği de zayıf kalabilir; karşıt görüşteki insanları anlamak yerine değersiz görmek kolaylaşır. Yetkinlik alanı kısıtlı olduğundan (sadece kendi çevresinde değer görüyor), orada ön planda olmak hayati önem kazanır; çünkü kendini ispatlayabileceği tek arena orasıdır.
  • Aile dinamikleri: Vaka bilgilerine göre kadının bir küçük kardeşi varmış ve onun da bazı psikolojik sorunları olduğu belirtiliyor (detay bilinmiyor). Bu aile içinde şu anlama gelebilir: Belki ebeveynler daha küçük, sorunlu çocukla meşgul olurken bu kadın gençken yeterli ilgiyi alamamış olabilir. İhmal edilmişlik veya kıyaslanma hissi, bir aşağılık duygusu tohumunu atmış olabilir. Alfred Adler’in bireysel psikoloji kuramına göre, çocuklukta yaşanan aşağılık duygusu ileri yaşlarda aşırı bir üstünlük çabasına dönüşebilir . Adler, özellikle çocuklukta ihmal, istismar veya tam tersine aşırı şımartılma gibi uç deneyimlerin, ileride üstünlük kompleksine yol açabileceğini savunur . Bu kadının durumunda, belki de gençlik döneminde kendini yetersiz hissettiği alanlar (örneğin akademik olarak üniversiteye gitmemiş olması) mevcut. Yakın çevresindeki birçok kişi üniversite mezunuysa, bu eksiklik duygusunu bastırmak için radikal ideolojiye sığınmış ve “biz zaten hakikati biliyoruz, diplomanın önemi yok” diyerek kendini üstün görmüş olabilir. Ya da ailesi tarafından çocukken sürekli eleştirildi veya tam aksine aşırı övülüp prenses gibi büyütüldü – her iki uç da narsisizm için zemin hazırlayabilir . Örneğin, devamlı övülen ve hiç sınır konmayan bir çocuk “dünya benim etrafımda dönüyor” sanısıyla büyür. Tam tersi, sevgiden mahrum ve değersizlik hissiyle büyüyen bir çocuk ise yetişkinlikte bu boşluğu aşırı özgüven maskesi takınarak doldurmaya çalışabilir . Memorial Sağlık Grubu’nun bilgisinde de belirtildiği gibi, narsist kişilerin aşırı özgüven görüntüsünün temelinde aslında güvensizlik yatar; çoğu narsist içten içe değersizlik duygularını taşır . Bu kadının öfkeli ve agresif tepkilerinin ardında da, belki de derin bir “yetersizlik ve terk edilme korkusu” yatmaktadır. Örneğin grup içinde kontrolü kaybederse tamamen değersiz kalacağını düşünme korkusu, onu böyle şiddetli reaksiyonlara itiyor olabilir.
  • Kişilik yapısı: Her bireyin mizacı farklıdır. Bazı insanlar daha dışa dönük, atılgan ve lider ruhlu doğarlar. Kadının mizacı doğal olarak dominant ve rekabetçi olabilir. Bu mizaç, sağlıklı ortamlarda iyi bir liderlik özelliğine dönüşebilirken, bu vakada olduğu gibi toksik bir çevrede zorbalığa evrilmiş görünüyor. Özellikle kapalı gruplar içinde güç mücadeleleri olabiliyor; belki de gençliğinde bu kadın, bulunduğu grupta saygı görmek için agresif yöntemler kullanmayı öğrendi. Eğer etrafındaki insanlar da benzer şekilde davranıyorsa (radikal çevrelerde farklı olana tahammülsüzlük yaygın olabilir), bu tutumu pekişmiştir. Yani aslında öğrenilmiş bir davranış modeli de söz konusu olabilir: Kendi değerler grubunda en sert, en ödünsüz kişi olmanın getirdiği bir statü varsa, kadın da o statüyü hedefleyerek bu tavırları geliştirmiştir.
  • İdeolojik kalkan: Radikal dünya görüşü, bazen kişiye ahlaki üstünlük duygusu verir. “Ben haklı davadayım, o halde her şey mübah” gibi bir zihniyet gelişebilir. Bu kadın da, yalan ve iftiranın kendi savunduğu değerlere aykırı olduğunu elbette biliyordur; fakat bu ikiyüzlülüğün farkına varmama nedeni, kendini “dava adına hareket eden, yüce amaçlara hizmet eden biri” olarak görmesi olabilir. Bu bir çeşit bilişsel çarpıtmadır: Kendi yaptığı kötü davranışları haklı gösterecek gerekçeler bulur (“Karşı taraf kötü, hak ediyor” gibi). Bu da narsisistik bir savunmadır aslında – hatayı asla kendinde görmeyip, yaptığını mazur gösterecek bahaneler üretmek.

Özetle, bu kadının psikolojik profilinin oluşumunda hem bireysel faktörler (mizacı, olası çocukluk yaşantıları, güvensizlikleri) hem de çevresel faktörler (radikal kapalı grubun etkisi, sosyal tecrit, olası aile dinamikleri) rol almış olabilir. Narsisistik kişilik bozukluğunun kesin sebebi bilinmemekle birlikte genetik yatkınlık, çocukluk deneyimleri ve ebeveyn tutumlarının birleşik etkisi sık vurgulanır . Devamlı eleştiriyle büyümek de, devamlı pohpohlanmak da narsisizm tohumları ekebilir. Bu vakada muhtemelen kişi, gençlik yıllarında kendi değerini ispatlamak için bu stratejik saldırganlık yöntemlerini geliştirmiş ve başarıya ulaştıkça da bunları pekiştirmiştir.

Gelecekteki Riskler ve Sonuçlar

Bu tür bir psikolojik yapının kişi ve çevresi üzerinde çeşitli olumsuz etkileri olabilir. Öncelikle, narsisistik özellikler ilişkilerde ciddi sorunlara yol açar. Vaka özelinde, kadının çevresindeki insanlar zamanla ikiye ayrılacaktır: Onu sürekli pohpohlayan “uydu kişiler” ve sonunda onun gerçek yüzünü görüp uzaklaşan kişiler. Uzun vadede, yakın ilişkilerini sürdürememe riski çok yüksektir, çünkü her şeyi kontrol etme ve her konuda haklı olma ihtiyacı partner, arkadaş, hatta çocuk gibi yakın bağlarda çatışma yaratır. Narsistik kişilik bozukluğu olanlar, genellikle iş ve aile hayatlarında sürekli problem yaşarlar ve doyurucu ilişkiler kurmakta zorlanırlar . Bu kadın da muhtemelen çevresinde giderek yalnızlaşabilir – nitekim şu an bile sadece kendi radikal grubunun desteğine bel bağlamış durumda. Eğer grup içerisindeki konumunu sarsacak bir gelişme olursa (örneğin grubun dağılması veya grup içinde gözden düşmesi), ciddi psikolojik çöküntü yaşayabilir. Narsist bireyler, büyüklenmeci kendilik imajları kırıldığında depresyon, kaygı veya yoğun boşluk duygusu yaşayabilirler . Şu an için psikoloğa veya psikiyatra gitmeyi asla kabul etmiyor oluşu da, içten içe kırılgan benliğini koruma çabasının bir parçası olabilir – yardım almak, kusurlu olduğunu kabullenmek demektir ki narsist biri için bu katlanılmaz bir durumdur.

Öfke kontrolü ve hukuki riskler: Kadının öfke krizleri ve saldırgan eylemleri kontrol altına alınmazsa ileride daha ciddi hadiselere yol açabilir. Şu an iftira atmakla sınırlı kalan saldırganlığı, fiziksel şiddete dönüşebilir. Zaten öfke anında kendini kaybettiği anlatılıyor; bir gün birini fiziksel olarak hırpalaması, ya da eşyalarına zarar vermesi mümkündür. İftira ve karalama kampanyaları ise hukuki açıdan suç teşkil edebilir (kişilik haklarına saldırı, iftira suçu gibi). Eğer hedef aldığı kişiler hakkını aramaya kalkarsa, kadın kendini mahkemede bulabilir. Nitekim narsist bireylerin hukuki sorunlar yaşama olasılığı genel nüfusa göre daha yüksektir; dürtüsel öfkeleri ve empati eksiklikleri onları yasa dışı davranışlara itebilir veya çatışmalara sürükleyebilir . Bu kadın, şimdiye dek muhtemelen çevresindekileri yıldırarak veya manipüle ederek ciddi bir sonuçla karşılaşmamış. Ancak bir noktada yanlış kişiye bu iftiraları yaparsa, sosyal itibarını tamamen kaybetme veya hukuki yaptırımlarla yüzleşme riski var.

Zihinsel sağlık sorunları: Narsisistik kişilik bozukluğu çoğu zaman başka ruhsal sorunlarla bir arada görülebilir. Örneğin, depresyon ve anksiyete bozuklukları narsistlerde nadir değildir . Bu kadın eğer bir gün beklediği saygı ve hayranlığı bulamaz hale gelirse, derin bir depresyon yaşayabilir. Ayrıca, sürekli düşmanlık duygusu ve güvensizlik yaşaması, paranoyak düşünceleri besleyerek bir Paranoid Kişilik Bozukluğu boyutuna evrilebilir. Herkesi düşman gören, kimseye güvenmeyen yalnız bir birey haline gelmek de mümkündür.

Bireyin kendisi açısından bakıldığında, iç dünyasında aslında hiç huzur olmadığını söyleyebiliriz. Dışarıya karşı aşırı özgüvenli ve kudretli bir imaj verse de, en ufak olayda kriz geçiriyor olması içsel kırılganlığını ele veriyor. Bu kırılganlıkla yüzleşmediği sürece gerçek bir özgüvene kavuşamayacaktır. Ne yazık ki narsist kişiler genellikle terapiye dirençli olurlar ve değişime gönüllü olmazlar . Bu kadın da, kendi isteğiyle psikolojik yardım almayı muhtemelen reddedecektir. Zorla götürülse bile, terapistin söylediklerini değersiz görüp işbirliği yapmama ihtimali yüksektir (çünkü bir başkasının ona yol göstermesini otoritesine bir tehdit sayabilir). Dolayısıyla, değişim ihtimali düşük ve bu davranışları muhtemelen devam edecektir.

Sonuç olarak, bu hipotetik vaka, narsisistik kişilik dinamiklerinin çarpıcı bir örneğini sunmaktadır. Kişinin çocukluk ve gençlik deneyimleri, içinde bulunduğu sosyal ortam ve bireysel mizacı birleşerek onda büyüklenmeci, empati yoksunu, manipülatif ve saldırgan bir kişilik yapısı ortaya çıkarmıştır. Bu yapı, dışarıdan güçlü görünse de aslında çatışmalı ve kırılgandır. Öfke patlamaları, iftira kampanyaları, sürekli onay arayışı gibi belirtiler, derindeki güvensizlik ve değersizlik duygularını maskelemeye yarayan savunma düzenekleri olarak değerlendirilmiştir. Gelecekte bu kişinin gerek kendi huzuru gerekse çevresine verebileceği zararlar açısından risk altında olduğunu söyleyebiliriz. Ne yazık ki, profesyonel yardım almadığı takdirde hem yakın ilişkileri hem de psikolojik iyilik hali giderek bozulabilir. Vakayı bir “fotoğraf karesi” olarak değerlendirirsek, resmin görünen kısmında kibirli ve zorba bir karakter varken, arka planda belirsiz bir karanlık nokta – yani çözülmemiş duygusal ihtiyaçlar ve yaralar – bulunmaktadır. Bu analiz, eldeki gözlemlere dayanarak böyle bir profilin olası nedenlerini ve dinamiklerini ortaya koymaya çalışmıştır.

Kaynakça

  1. American Psychiatric Association. (2022). Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders (5th ed., Text Revision). American Psychiatric Publishing. (Narsisistik Kişilik Bozukluğu tanı ölçütleri ve açıklamaları) 
  2. Memorial Sağlık Grubu. (t.y.). “Narsist Ne Demek? Narsist Kişilik Bozukluğunun 13 Belirtisi.” Erişim: https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bir-insanin-narsist-oldugunun-13-isareti (Narsistik kişilik bozukluğu belirtileri, nedenleri ve özellikleri hakkında bilgi) 
  3. Gillis, K. (2024). “Narcissistic Smear Campaign: Examples & How to Deal With It.” Choosing Therapy. Erişim: https://www.choosingtherapy.com/narcissist-smear-campaign/ (Narsist bireylerin karalama kampanyası taktikleri ve motivasyonları üzerine açıklama) 
  4. Adler, A. (1927). Understanding Human Nature. (İnsanın aşağılık duygusundan üstünlük kompleksine geçişini açıklayan bireysel psikoloji kuramı; aşırı güvensizlik yaşayan bireylerin üstünlük iddiasıyla bunu telafi etmesi kavramı) 
  5. Masterson, J. F. (2006). Narsistik ve Borderline Kişilik Bozuklukları (Berat Açıl, Çev.). İstanbul: Litera Yayıncılık. (Narsisistik kişilik bozukluğunun klinik özellikleri, gelişimsel kökenleri ve terapi yaklaşımları üzerine kapsamlı bir çalışma)
  6. Civelekoğlu, F. R. (2023). Narsisizm. İstanbul: Çınaraltı Yayınları. (Narsisizm kavramını ve narsistik kişilik özelliklerini güncel ve anlaşılır bir dille ele alan bir inceleme)

Views: 6

Leave a reply

Back to site top
Creative Commons License
Except where otherwise noted, the content on this site is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.