Site icon BedriYilmaz.com

PKK Gerçekten Silah mı Bıraktı?

Özet

Bu fikir yazımın teması, “PKK’nın sözde silah bırakma süreci sonrası Türkiye’nin nasıl bir strateji izlemesi gerektiği” üzerine kuruludur.

Barış Söyleminin Sessizliği: PKK Gerçekten Silah mı Bıraktı?

2025 yılının Temmuz ayında gündeme taşınan “PKK silah bırakıyor” başlığı, medyada barışçıl bir dönüşüm umudu gibi sunulsa da, kırk yılı aşan tarihsel tecrübeler ve PKK’nın ideolojik karakteri bu manzaraya kuşkuyla yaklaşmayı zorunlu kılıyor. Gerçek soru şudur: PKK gerçekten silah mı bıraktı, yoksa yeniden yapılandığı bir duraklama dönemine mi girdi?

Bu örgütün geçmişine ve özellikle Marksist-Leninist ideolojik arka planına baktığımızda, “barış”, “geri çekilme” veya “silah bırakma” gibi kavramların asla nihai hedeflerden vazgeçmek anlamına gelmediğini görürüz. Lenin’in stratejisiyle tanımlanan iki adım ileri, bir adım geri yaklaşımı; zayıfken geri çekilmek, uygun şartlar oluştuğunda daha büyük saldırılar için yeniden toparlanmak demektir. PKK, bu yaklaşımı 1993’ten 2015’e kadar sayısız kez uygulamış; her “ateşkes” döneminde güçlenmiş, her “barış” vaadinin ardından silahlarını daha organize biçimde kullanmıştır.

Bugün de benzer bir manzara ile karşı karşıyayız. Temmuz 2025’teki silah bırakma töreni, sembolik nitelikte birkaç silahın yakılmasından ibaret. Ardından yapılan açıklamalarda ise açıkça şu mesaj verilmiştir:

“Biz gerekeni yaptık, sıra Türkiye’de.” (Barış ve Demokratik Toplum Grubu sözcüleri: Biz gerekeni yaptık, süreç ancak karşı adımlarla şekillenir, Nu Medya 24, 12 Temmuz 2025)

Bu söylem, aslında bir barış mesajından çok, örtülü bir siyasi şantaj niteliğindedir. “Eğer bizim taleplerimizi yerine getirmezseniz, süreç biter” demenin daha yumuşatılmış biçimidir. Oysa ortada ne silahsızlandırmaya dair gerçekçi bir plan ne de bağımsız bir denetim mekanizması vardır. PKK’nın bugüne kadar uyguladığı taktikleri bilenler için bu tür süreçler genellikle önce düşük yoğunluklu eylemlerle başlar (mayınlamalar, taciz atışları, sabotajlar), ardından kamuoyunu sarsacak bombalı saldırılar, siyasi suikastler, protesto provokasyonları ve şehirlerde sivil hedefli eylemlerle devam eder.

Zamanlama da dikkat çekicidir. PKK, TSK’nın arazi şartları nedeniyle daha az aktif olabildiği kış aylarını fırsat olarak gördüğü için, sonbaharda yoğunlaşacak bir eylem planı çerçevesinde hareket etme eğilimindedir. Sözde barış süreci, aslında bu yeniden yapılanmanın kamuflajıdır. Örgüt, bu süreçte yine isim değişikliğine gidebilir, farklı sivil görünümlü yapılar altında militanlarını gizleyebilir ve zaman kazanmaya çalışabilir.

Abdullah Öcalan’dan Gelen Açıklama

Her ne kadar DEM parti yönetimi tarafından kendilerinden başka kaynaklardan gelen haberlere itibar edilmemesi gerektiği söylense de (Öcalan’ın “Rojava’da Kürtler asla silah bırakamaz” dediği iddia edildi, DEM Parti’den açıklama geldi: Heyetimiz dışında açıklananlara itibar edilmemeli, T24, 14 Temmuz 2025), PKK terör örgütünün sözde lideri bebek katili Abdullah Öcalan’dan “Biz üzerimize düşeni yaptık, artık yapacağımız bir şey yoktur. Rojava’da Kürtler asla silah bırakamaz. Ahmet Şara IŞİD’in başıdır, yarın ne yapacağı belli değildir. SDG gerekirse Tabqa’da Suriye Demokratik Cumhuriyeti’ni ilan edebilir” şeklinde bir beyan geldi. (Öcalan’dan yeni Suriye mesajı: Rojava’da Kürtler asla silah bırakamaz!, Halk TV, 14 Temmuz 2025). Adem Karaçoban’ın aktardığı bu açıklamada Abdullah Öcalan, kardeşi Mehmet Öcalan ile birlikte verdiği mesajlara dayanıyor.

Peki, Bu Aşamadan Sonra Ne Yapılmalı?

Türkiye, bugüne kadar bu tür süreçlerde iyi niyetli ama stratejik olarak eksik bir duruş sergiledi. Fakat bugün gelinen noktada artık hata yapma lüksü kalmamıştır. PKK’nın yapısı, ideolojisi ve geçmişteki her “barış söylemi” deneyimi, bu süreci olağan yöntemlerle ele almanın riskli olduğunu göstermektedir.

Eğer Türkiye siyaseti bu noktada gerçekten PKK’yı bitirme konusunda samimi ise ve bu süreci kullanarak başka bir gizli ajanda yürütmüyorsa, yani amaç seçim stratejisi, anayasa pazarlığı veya dış politika denklemi değilse, o zaman yapılması gereken çok net:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK ve tüm uzantılarına silahlarını kesin ve kalıcı biçimde teslim etmeleri için en geç 2025 Ağustos ayının sonuna kadar süre tanımalıdır.

Bu süreçte:

Sonuç

Bugün yaşananlar, barışın gerçekçi bir çerçevede mi inşa edileceğini, yoksa geçmişin tekrar mı edileceğini belirleyecek bir eşiktir. Türkiye eğer bu süreci yeniden “iyi niyet” üzerinden değil de soğukkanlı, kararlı ve ideolojik farkındalıkla yönetirse, yalnızca PKK tehdidini bertaraf etmez; aynı zamanda bölgedeki aktörlere karşı da ciddi bir stratejik pozisyon kazanır.

Barış, güçlü olanın inşa edebileceği bir düzendir. Ama barışı istismar eden, onu taktiksel bir araç gibi kullananlarla, barış değil suskun bir kaos yaşanır. Bu nedenle Türkiye artık şu kararı net şekilde vermelidir:

Ya tarihsel tecrübelerden ders alınır, ya da hatalar yeniden yaşanır.

Views: 4

Exit mobile version