Site icon BedriYilmaz.com

Totaliter Rejimlerde Eğitimin İşlevi: Zihinlerin Fethi ve İtaatin Kurumsallaşması

Eğitim yalnızca bireyleri bilgiyle donatmakla kalmayıp, aynı zamanda onları bir ideolojiye, bir dünya görüşüne ya da bir rejime göre biçimlendirme potansiyeline sahip güçlü bir araçtır. Bu nedenle tarihteki totaliter rejimlerin eğitime bu denli önem vermesi, aslında tesadüfi bir tercih değil; sistematik bir stratejidir. Çünkü totaliter devletler için toplumu yönetmenin en kalıcı ve etkin yolu, zihinleri erken yaşta şekillendirmektir.

Eğitimin Totaliter Rejimler Açısından Önemi

Totaliter bir devlet yapısında eğitim, bir düşünce sistemini yeniden üretmenin başlıca aracıdır. Yani sadece bir vatandaş yaratılmaz; “rejimin vatandaşı” yaratılır. Bu yaklaşımda eğitim:

Eğitim, bu çerçevede sadece okul duvarları içinde sınırlı kalmaz. Kitaplardan afişlere, çocuk kulüplerinden marşlara kadar her şey, bireyi kuşatan bir ideolojik çemberin parçası haline gelir.

Tarihten Totaliter Eğitim Politikalarına Örnekler

Nazi Almanyası (1933–1945)

Adolf Hitler, eğitimi “ırksal saflık” ideolojisinin bir taşıyıcısı haline getirdi. Okullar, Yahudi karşıtı söylemlerin ve “Ari ırk üstünlüğü”nün sistematik şekilde öğretildiği mekânlara dönüştürüldü. Öğretmenler Nazilere sadakat yemini etti, öğrenciler Führer’e bağlılıklarını göstermek zorundaydı.

Sovyetler Birliği (Lenin – Stalin Dönemi)

Marksist-Leninist ideolojinin temel hedefi, “yeni bir insan” (Homo Sovieticus) yaratmaktı. Bu insan, kolektif çıkarı bireysel çıkarın üstünde görecek, rejime mutlak sadakat gösterecekti. Eğitim sistemi buna göre yeniden yapılandırıldı.

Mao Çin’i – Kültür Devrimi (1966–1976)

Mao Zedong, eğitimi “burjuva düşüncesinin temizleneceği bir alan” olarak tanımlamıştı. Bu nedenle üniversiteler kapatıldı, entelektüeller aşağılandı ve öğrenciler Kızıl Muhafızlar adı altında rejim karşıtlarına saldırmak üzere örgütlendi.

Kuzey Kore

Eğitim sisteminin merkezinde Kim ailesine bağlılık yer alır. Okul kitapları, matematik problemlerini bile liderin başarılarıyla ilişkilendirerek öğrencinin zihinsel dünyasını tek bir eksende yapılandırır.

İran İslam Cumhuriyeti (1979–Günümüz)

İran’da eğitim sistemi, İslami değerler üzerine yeniden inşa edildi. Seküler bilimler geri plana atılırken, dini eğitimin oranı artırıldı. Kadın-erkek ayrımı, ders içeriklerinde dahi görülmektedir.

Eğitimin Hedeflediği “Başarı”

Totaliter rejimler için başarı; özgür bireyler yaratmak değil, “itaatkâr kitleler” oluşturmaktır. Eğitim yoluyla ulaşılmak istenen hedef:

Bu başarı, kısa vadede toplumsal “istikrar” gibi görünebilir. Ancak uzun vadede yaratıcılık, bilimsel gelişim, toplumsal ilerleme gibi alanlarda ağır bedelleri beraberinde getirir. Çünkü bireysel düşünce bastırıldığında, ilerlemenin en temel dinamiği ortadan kalkar.

Günümüzde Devam Eden Uygulamalar

Bugün de bazı baskıcı rejimlerde bu uygulamaların benzerlerini görüyoruz:

Yani totaliter eğitim modeli, sadece tarihin bir sayfasında kalmış değil; çağdaş biçimlere uyarlanmış halde yaşamaya devam ediyor.

Sonuç

Ben bu yazıyı kaleme alırken bir kez daha şuna ikna oldum: Eğitim, bir toplumun kaderini belirleyen stratejik bir güçtür. Totaliter rejimler bu gücü, zihinleri fethetmek ve nesilleri dönüştürmek için kullanmıştır. Bu örnekler bize sadece geçmişin karanlık sayfalarını değil, bugünün baskıcı eğilimlerini de anlamak için bir pusula sunar.

Bu nedenle özgür düşüncenin teminat altına alındığı, sorgulamanın teşvik edildiği, çoğulculuğun ve bilimsel objektifliğin korunduğu eğitim modellerini savunmak, sadece pedagojik değil, aynı zamanda etik ve politik bir sorumluluktur.

Kaynakça

Views: 3

Exit mobile version