İngilizce’deki “Face-saving” terimi nedir?
Anlamı, kökeni, kullanım alanları ve örneklerle açıklama
Kavramın Kökeni
“Face” kelimesi burada kelime anlamı olan yüz değil, daha çok itibar, saygınlık ve toplumsal konum anlamında kullanılır. Kavramın kökeni, Çin kültüründeki “mianzi” (面子) kavramına dayandırılır. Bu kavram Doğu Asya toplumlarında, kişinin toplum içindeki itibarı ve onuru anlamına gelir ve korunması hayati önem taşır. Batı dillerinde de bu anlayış zamanla “face” (yüz) terimiyle özdeşleştirilmiş ve “face-saving” ifadesi doğmuştur.
Tanım
“Face-saving”, bir kişinin ya da kurumun mevcut bir çatışmada, başarısızlıkta ya da kriz anında, itibarını yitirmemesi için izlediği strateji veya attığı adımdır. Bu adımlar bazen özür dilemeden geri adım atmak, bazen de olayların sorumluluğunu dolaylı bir şekilde kabul etmek yoluyla olabilir. Asıl amaç, olumsuz bir durumdan en az hasarla çıkmaktır.
Kullanım Alanları

- Diplomasi ve Uluslararası İlişkilerde:
- Devletler, geri adım attıklarında dahi “yenilmiş” görünmemek için sembolik veya stratejik hamlelerle prestijlerini korumaya çalışırlar.
- Örneğin, iki ülke arasında yaşanan bir kriz sonrasında “karşılıklı anlayışa varılmıştır” şeklindeki açıklamalar genellikle her iki tarafın da yüzünü kurtarmasına yöneliktir.
- Kurumsal İletişimde:
- Bir şirket, hata yaptığında doğrudan özür dilemek yerine, “yaşananlardan dolayı üzgünüz” gibi ifadelerle sorumluluğu üstlenmeden kamuoyu baskısını azaltabilir. Bu da bir yüz kurtarma stratejisidir.
- Sosyal İlişkilerde:
- Bireyler, yüz kızartıcı ya da utanç verici bir durumu doğrudan kabul etmek yerine, bahanelerle ya da alternatif açıklamalarla durumu yumuşatabilir.
Örnekler
- Siyasi Kullanım:
- “The government’s last-minute policy change was seen as a face-saving move after public backlash.”
(Hükümetin son dakika politika değişikliği, kamuoyu tepkisinin ardından yüz kurtarma hamlesi olarak görüldü.)
- “The government’s last-minute policy change was seen as a face-saving move after public backlash.”
- Kurumsal Örnek:
- “The CEO’s resignation was framed as a face-saving exit rather than a dismissal.”
(CEO’nun istifası, bir kovulma değil, yüz kurtarıcı bir çıkış olarak lanse edildi.)
- “The CEO’s resignation was framed as a face-saving exit rather than a dismissal.”
- Günlük Hayat:
- “He lied about being sick to avoid admitting he forgot the meeting. It was just a face-saving excuse.”
(Toplantıyı unuttuğunu kabul etmemek için hasta olduğunu söyledi. Bu sadece yüz kurtarmaya yönelik bir bahane idi.)
- “He lied about being sick to avoid admitting he forgot the meeting. It was just a face-saving excuse.”
Sosyal Psikoloji Açısından Değerlendirme
Sosyal psikoloji bağlamında “face-saving”, bireyin sosyal benliğini koruma motivasyonu ile ilişkilidir. İnsanlar, sosyal ortamlarda küçük düşmemek, dışlanmamak veya saygı kaybetmemek için gerçekleri çarpıtabilir, olayları kendi lehine yeniden çerçeveleyebilir. Bu strateji, sosyal hayatta kabul görme ve saygı görme ihtiyacının bir yansımasıdır.
Eleştiriler
Yüz kurtarma girişimleri her zaman olumlu sonuçlar doğurmaz. Özellikle kriz yönetiminde, doğrudan sorumluluk almaktan kaçınmak, kamuoyunda güven kaybına neden olabilir. Bu durum “şeffaflık” ilkesinin zedelenmesine yol açar. Ayrıca, sürekli yüz kurtarma stratejilerine başvuran bireyler ya da kurumlar zamanla samimiyetsizlikle suçlanabilir.
Sonuç
“Face-saving” kavramı, gerek bireysel ilişkilerde gerekse uluslararası düzeyde sıklıkla başvurulan bir stratejidir. Her ne kadar görünürde bir uzlaşma sağlasa da, bazen asıl sorunların üzerini örtmekte kullanıldığı için eleştirilere de açıktır. Bu nedenle yüz kurtarma stratejilerinin içeriği, zamanlaması ve sunuluş biçimi, kamuoyu algısı açısından büyük önem taşır.
Views: 2




















