Kara Hakimiyet Teorisi: Küresel Güç Mücadelesinin Stratejik Anahtarı
1. Kara Hakimiyet Teorisi Nedir?
Kara Hâkimiyet Teorisi (Heartland Theory), coğrafyanın dünya siyaseti üzerindeki belirleyici etkisini açıklayan en önemli jeopolitik teorilerden biridir. Bu teori, dünya üzerindeki en güçlü devlet veya ittifakın Avrasya’nın kalbini kontrol etmesi gerektiğini öne sürer. Teoriye göre, kara hâkimiyeti deniz hâkimiyetinden daha stratejik bir avantaj sağlar ve Avrasya kıtası küresel güç mücadelesinin merkezindedir.
2. İlk Kim Dillendirmiştir? Ne Zaman Söylenmiştir?
Kara Hâkimiyet Teorisi, 1904 yılında İngiliz jeopolitikçi Sir Halford John Mackinder tarafından “The Geographical Pivot of History” (Tarihin Coğrafi Ekseni) adlı makalesinde ortaya atılmıştır. Mackinder, dünya tarihinin büyük ölçüde Avrasya kıtası etrafında şekillendiğini ve bu bölgeye hükmeden gücün küresel hâkimiyeti ele geçirebileceğini savunmuştur.
3. Teorinin İçeriği
Mackinder’in teorisi, üç ana bileşenden oluşur:
- Heartland (Kalpgah): Orta Asya, Rusya ve Sibirya’nın büyük bir bölümünü kapsayan, dış saldırılara karşı nispeten korunaklı olan bölgedir.
- Inner Crescent (İç Hilal veya Kenar Kuşak): Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Çin’i kapsayan, Heartland ile deniz güçleri arasında kalan bölgedir.
- Outer Crescent (Dış Hilal): Amerika kıtaları, Avustralya ve Afrika gibi deniz aşırı bölgeleri ifade eder.
Mackinder, ünlü tezinde şu ifadeleri kullanmıştır:
“Doğu Avrupa’ya hükmeden, Heartland’e hükmeder; Heartland’e hükmeden, Dünya Adası’na hükmeder; Dünya Adası’na hükmeden, dünyaya hükmeder.”

Bu bağlamda “Dünya Adası” terimi, Avrasya ve Afrika’nın birleşik kara kütlesini ifade eder ve Mackinder’e göre bu bölge, dünya üzerindeki en kritik jeopolitik alandır.

4. Günümüz Örnekleri ve Teorinin Geçerliliği
Mackinder’in teorisi, 20. ve 21. yüzyıl uluslararası ilişkileri ve güç dengeleri açısından hâlâ büyük önem taşımaktadır. Aşağıda günümüzden bazı örnekler verilmiştir:
a. Rusya ve Ukrayna Savaşı (2022-2025)
- Mackinder’in teorisi, Rusya’nın Ukrayna üzerindeki stratejik hedeflerini açıklamada önemli bir çerçeve sunar. Rusya, Avrasya’daki kara hâkimiyetini pekiştirmek için Ukrayna gibi kilit bölgeleri kontrol etmeye çalışmaktadır.
b. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi
- Çin’in Avrasya kıtasındaki ekonomik ve altyapı projeleri, kara ulaşım yolları üzerinden ticari ve stratejik hâkimiyet sağlamayı hedeflemektedir. Mackinder’in teorisi, Çin’in bu girişimini bir tür modern kara hâkimiyet stratejisi olarak yorumlamaya olanak tanır.
c. ABD’nin Asya ve Avrupa’daki Etkisi
- ABD’nin NATO genişleme politikası, Doğu Avrupa’da askeri üsler kurması ve Hint-Pasifik bölgesine yönelik stratejileri, Kara Hâkimiyet Teorisi ile doğrudan ilişkilendirilebilir.
5. Sonuç
Kara Hâkimiyet Teorisi, dünya siyasetini anlamak için kritik bir teoridir ve günümüzde de jeopolitik analizlerde başvurulan temel modellerden biri olmaya devam etmektedir. Mackinder’in öngörüleri, özellikle Rusya, Çin ve ABD arasındaki küresel güç mücadelesinde hala geçerliliğini korumaktadır. Bu bağlamda, Avrasya hâkimiyetine yönelik politikaların 21. yüzyılda da belirleyici olacağı söylenebilir.
Bu teori, küresel stratejileri anlamak ve uluslararası ilişkileri değerlendirmek için güçlü bir çerçeve sunmaktadır. Günümüzde yaşanan büyük güç rekabeti, Mackinder’in görüşlerinin ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Views: 6




















