Günümüz dünyasında medya, bilgiye ulaşmanın temel kanallarından biri olarak sunulsa da, bu işlevin ne derece yerine getirildiği tartışmalıdır. Özellikle ana akım medya kuruluşları—gazeteler, televizyonlar ve giderek daha çok sosyal medya platformlar gerçeği aktarmaktan çok, belirli güç odaklarının hizmetine girerek toplumu yönlendirme aracı hâline gelmiştir. Bu yazıda, medya elitlerinin iktidar, sermaye ve nüfuz hırsıyla nasıl toplum mühendisliğine hizmet ettiğini, özellikle Türkiye’deki örneklerle ele alacağım.

1. Medya Elitleri: İktidarın Gölgesinde Güç ve Sermaye Oyunu
Medya elitleri olarak tanımladığımız yapı, haber üretimi ve sunumu üzerinde mutlak kontrol kuran, çoğu zaman medya kuruluşlarının yönetiminde bulunan ve doğrudan veya dolaylı olarak siyasal ve ekonomik iktidarla iç içe geçmiş kişilerden oluşur. Bu kişiler, özgür basının taşıması gereken eleştirel duruşu terk etmiş, onun yerine sahip oldukları medya araçlarını bir tür borazan gibi kullanarak kamuoyunu manipüle etmeye başlamışlardır.
Fransa’nın ünlü düşünürü Pierre Bourdieu’nün “habitus” kavramı ile tanımladığı üzere, bireylerin düşünce ve davranış biçimleri, içinde bulundukları yapılarla şekillenir. Medya elitlerinin davranış kalıpları da, iktidar ilişkileriyle çevrili sermaye ağları içinde oluşmaktadır. Bu durum, haberin nesnel sunumunu imkânsız hâle getirmekte, gerçeğin yerini çoğu zaman propaganda almaktadır.
2. Medya Tarafsız mı? Türkiye Örneği ve Batı ile Karşılaştırma
Batı toplumlarında medya, göreceli olarak daha bağımsız bir yapıya sahiptir; en azından kamuoyunda böyle bir algı mevcuttur. Elbette bu mutlak bir özgürlük anlamına gelmemekle birlikte, çoğulcu medya ortamı ve kamu denetimi belli ölçülerde sağlanabilmektedir. Ancak Türkiye’de medya, özellikle son 20 yılda ciddi bir dönüşüm geçirmiştir. Medya organlarının büyük bir bölümü, doğrudan siyasal iktidar ile ilişkili sermaye gruplarına devredilmiş, bağımsız gazetecilik neredeyse marjinalleşmiştir.

RTÜK’ün yayın politikaları, Basın İlan Kurumu’nun ilan dağıtım tercihleri ve sosyal medyaya getirilen kısıtlamalar gibi birçok uygulama, devletin medya üzerindeki dolaylı baskı araçlarını oluşturmaktadır. Ayrıca, sosyal medya bile bazı durumlarda sansürlenmekte, internet erişimi keyfi şekilde engellenebilmektedir (örnek: 2023 depremi sonrası Twitter’a erişimin engellenmesi).
3. Gerçeğin Yerine Kurgunun Konulması: Absürdün Meşrulaştırılması
Bugün medya denildiğinde akla gelmesi gereken şey doğruyu araştırmak, kamu yararı doğrultusunda haber üretmek ve eleştirel düşünceyi teşvik etmektir. Oysa medya, gittikçe daha fazla, gerçekle ilgisi olmayan, absürd hatta gerçekle çelişen içeriklerle toplumu oyalamakta ve dikkatini manipülatif gündemlere çekmektedir.
“Gerçek ötesi” (post-truth) çağın bir yansıması olarak, medya içeriği artık duygulara hitap eden, doğruluk iddiası taşımayan ama toplumsal algıyı şekillendiren mesajlara dönüşmüştür. Bu bağlamda medya, toplum mühendisliğinin en güçlü araçlarından biri hâline gelmiştir. George Orwell’ın 1984 romanındaki “Gerçeklik Bakanlığı”nı andıran bir sistemle, toplumun neye inanacağı neredeyse merkezî otorite tarafından belirlenmektedir.
4. Medyanın Dönüşümü: Özgürlükten Propagandaya
Bugün gelinen noktada medya özgürlüğü kavramı, içi boş bir slogana dönüşmüştür. Türkiye’de hem geleneksel medya hem de sosyal medya, sadece iktidarın değil, ona yakın sermaye gruplarının da doğrudan etkisi altındadır. Bu durum, medya organlarını “haber veren” değil, “kamuoyu inşa eden” bir araç hâline getirmiştir.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye, 180 ülke arasında 154. sırada yer almaktadır. Bu veri, medya özgürlüğünün geldiği noktayı açıkça göstermektedir.
5. Sonuç: Toplum Mühendisliğinin Enstrümanı Olarak Medya
Medya artık bireylerin bilgiye ulaşma hakkını değil, belirli kişi veya yapıların iktidarlarını sürdürebilme hırsını temsil etmektedir. Bu bağlamda medya, totaliter rejimlerde olduğu gibi bir kontrol mekanizmasına dönüşmüş; toplumun düşünce sistematiğini şekillendiren, alternatif düşünceyi bastıran bir ideolojik aygıt haline gelmiştir.
Türkiye örneğinde medya, sadece yönetenlerin değil; onları destekleyen ekonomik çıkar gruplarının da çıkarları doğrultusunda hareket etmekte, kamuoyunu rıza üretimi yoluyla şekillendirmektedir. Bu durum, toplumsal gerçeklik ile sunulan medya gerçekliği arasında derin bir uçurum yaratmakta, bireyin özgür düşünme kapasitesini sistematik olarak törpülemektedir.
Kaynakça:
- Bourdieu, Pierre. On Television. (1996). Kitap bilgisi – Verso Books
- Chomsky, Noam & Herman, Edward S. Manufacturing Consent: The Political Economy of the Mass Media. (1988). Kitap bilgisi – Pantheon Books
- Reporters Without Borders (RSF). “2024 World Press Freedom Index.” rsf.org
- Zuboff, Shoshana. The Age of Surveillance Capitalism. (2019). Kitap bilgisi – PublicAffairs
- Orwell, George. 1984. (1949).
- Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS). “Basın Özgürlüğü Raporları”, 2022–2024. tgs.org.tr
© 2025, Bedri Yılmaz.
BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International