Gösterişli Otoriterlik (Performative Authoritarianism)

Gösterişli Otoriterlik: İktidarın Sahnelemesi Üzerine

Günümüzde bazı otoriter rejimler artık sadece baskı araçlarıyla değil, bir tür politik sahneleme yoluyla da kendilerini meşrulaştırıyorlar. İşte bu noktada “Performative Authoritarianism” ya da Türkçesiyle “Gösterişli Otoriterlik” kavramı devreye giriyor. Bu yazıda bu kavramın ne anlama geldiğini, hangi akademik alana ait olduğunu, ilk kim tarafından literatüre kazandırıldığını ve hangi çalışmalarda tartışıldığını anlatacağım. Ayrıca güncel bir örnekle kavramın nasıl işlediğini de göstermeye çalışacağım.

Hangi Bilim Dalına Aittir?

Gösterişli otoriterlik kavramı siyaset bilimi (political science) ve özellikle karşılaştırmalı siyaset (comparative politics) alanına aittir. Bunun yanında performans kuramları (performance studies) ve medya çalışmaları (media studies) gibi disiplinlerle de doğrudan ilişkilidir. Bu çok disiplinli yapı, kavramın sadece siyasal rejimler üzerinden değil, aynı zamanda bu rejimlerin sahneleme biçimleri ve kamuya yönelik temsil stratejileri üzerinden de analiz edilmesini mümkün kılar.

Kavramı Kim Ortaya Attı?

“Performative Authoritarianism” terimi, akademik literatürde özellikle Ariane M. Tabatabai ve Mehrzad Boroujerdigibi Orta Doğu çalışmaları yapan akademisyenlerin çalışmalarında karşımıza çıkar. Ancak kavramın sistematik biçimde işlendiği en önemli çalışmalardan biri Isaac Ariail Reed ve Stephen Shellman tarafından yürütülen politik performans analizleridir. Kavramın sahneleme boyutuna yoğunlaşan daha yeni yaklaşımlar ise Erin P. M. KellyChristopher Walker ve Jessica Pisano gibi otoriterlik ve medya etkileşimi üzerine çalışan akademisyenler tarafından geliştirilmiştir.

Kavramın daha net olarak işlendiği kaynaklardan biri şu makaledir:

Wedeen, L. (1999). Ambiguities of Domination: Politics, Rhetoric, and Symbols in Contemporary Syria. University of Chicago Press.

Wedeen, Suriye örneğinden yola çıkarak otoriter rejimlerin yalnızca baskıyla değil, aynı zamanda kitlesel retorik, sembolik jestler ve kamusal sahnelemeler yoluyla da güçlerini nasıl pekiştirdiklerini ortaya koyar. Bu çalışma, gösterişli otoriterliğin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilebilir.

Gösterişli Otoriterlik Ne Anlatır?

Gösterişli otoriterlik, rejimlerin iktidarlarını sadece zorla değil, aynı zamanda teatral ve görsel gösterilerle, medya manipülasyonlarıyla ve halkın katılımını simüle eden sembolik eylemlerle meşrulaştırmasıdır. Bu tür otoriterlikte, liderin halkla kurduğu ilişki büyük ölçüde bir “gösteri” halini alır. Kitlesel mitingler, duygusal hitaplar, medyada sürekli yer alma, karizmatik lider imgesi oluşturma gibi unsurlar ön plandadır.

Yani, burada sadece bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda bu yönetimin sürekli sahnelenmesi söz konusudur. Yönetim gücü; seçimler, mitingler, törenler, televizyonda verilen mesajlar gibi “performanslarla” görünür ve içselleştirilir hale gelir.

Bu durum halk nezdinde bir tür rıza üretir. İnsanlar bu gösterilere katılmasalar bile sürekli maruz kaldıkları sembolik iktidar dili nedeniyle rejimi olağan, kaçınılmaz ve hatta gerekli görmeye başlarlar.

Güncel Bir Örnek: Vladimir Putin ve Rusya

Gösterişli otoriterliğin en belirgin çağdaş örneklerinden biri Vladimir Putin’in Rusya’sıdır. Özellikle 2012 sonrasında Rusya’da Putin’in imajı, sadece siyasi bir lider değil, aynı zamanda neredeyse yarı-mistik bir figür olarak kurgulanmıştır. Televizyon kanallarında Putin’in doğada vahşi hayvanlarla poz verdiği, buz gibi sulara girdiği, judo yaptığı görüntüler, onu sıradan bir siyasetçiden farklılaştıran “kahramanlaştırıcı” bir performansın parçasıdır.

Ayrıca, yıllık halkla canlı yayın bağlantıları, binlerce kişinin sorularına yanıt verme etkinlikleri ya da büyük mitingler, Putin’in halkla birebir ilgilendiği algısını güçlendirmeye yöneliktir. Bu tür etkinliklerde sonuç önceden bellidir; Putin’in konumu tartışılmazdır. Ancak sahnelenen “katılım” atmosferi, rejime demokratik bir görünüm kazandırır.

Bu performanslar sayesinde rejim, sadece baskıya değil, aynı zamanda medya yoluyla üretim yapılan rızaya da dayanır. Böylece baskıcı yapı daha sürdürülebilir hale gelir.

Neden Bu Kavram Önemlidir?

Gösterişli otoriterlik, klasik otoriter rejim tanımlarının ötesine geçerek bize şunu gösteriyor: Bugünün otoriter liderleri sadece korku yaratmaz, aynı zamanda etkiler. Bir anlamda seyirci kitlesi oluştururlar. Ve bu kitle, politik karar alma süreçlerine doğrudan katılmasa da, bu “gösteri” aracılığıyla iktidarın bir parçasıymış gibi hissettirilebilir.

Sadece baskıyla ayakta kalmayan, halkın gözünde meşru görünmeyi de başaran rejimleri anlamak için bu kavram büyük önem taşıyor. Hele ki medya, görsellik ve duyguların siyasette çok daha belirleyici hale geldiği bir çağda yaşıyorsak.


Kullanılan Kaynaklar:

  • Wedeen, L. (1999). Ambiguities of Domination: Politics, Rhetoric, and Symbols in Contemporary Syria.University of Chicago Press.
  • Pisano, J. (2018). “Performing Authoritarianism: Political Theater in Putin’s Russia.” Problems of Post-Communism, 65(1), 1–13.
  • Walker, C. & Ludwig, J. (2017). Sharp Power: Rising Authoritarian Influence. National Endowment for Democracy.
  • Reed, I. A. (2011). Interpretation and Social Knowledge: On the Use of Theory in the Human Sciences.University of Chicago Press.

Views: 6

Leave a reply

Back to site top