Bir kara ütopya filmi olan Equilibrium‘da 3. dünya savaşının yaralarını zor da olsa sarmayı bilmiş yakın geleceğin dünyasındayız. Savaşın büyük travmasının külleri üzerinden doğmuş hakim totaliter sistem, savaşı engellemek adına insanların tüm duygularını baskı altına almaktadır. İnsan duygularını hareket geçiren tüm sanatsal nesneler bulundurmak ve güzel sanatlarla ilgilenmek yasaktır. Duygu ve heyecan uyandıracak şeylerle ilgilenmek, kitaplar, sanat eserleri hatta insanı insan yapan gündelik basit zevkler bile duyguları hareket geçirdiği için yasaktır. Aksi bir davranışın cezası idamdır.
Totaliter rejimin ajanı olan (savaşçı “rahip”) John Preston, kurallara karşı duranları bulup yok etmekle görevlidir. Kullananlarda sisteme uygun bir ruh hali yaratan Prozium’u içmeyi bıraktığında, sistemin en büyük silahlarından olan John Preston eski kimliğinden uzaklaşmaya başlayacak ve düzenin en büyük tehdidi haline gelecektir.
Bu filmi seyrederken hoşuma giden birkaç nokta olmuştu. Birincisi John Preston’un duyguları baskılayan Prozium’u bıraktıktan sonraki yavaş değişimi ve bir duygu travması yaratan Beethoven’un Dokuzuncu Senfonisinin giriş bölümünü dinlemeye başladıktan sonraki Christian Bale’in oyunculuğu. Bu sahneyi sizin için aşağıda paylaşıyorum.
Bu filmin hoşuma giden diğer bir tarafı ise dövüş sahnelerinin kenpo karate figürlerini andırması. Aşağıda filmin dövüş sahnelerinden örnekler var.
Equilibrium bilim kurgu, kara ütopya, aksiyon öğelerini denge ile harmanlamış bir film. Ses efektleri o kadar iyi olmasa da görüntü ve dövüş sahnelerinin kareografilerini beğeneceksiniz.
© 2023, Bedri Yılmaz.
BedriYilmaz.com by Bedri Yılmaz is licensed under Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International
